Filmde en çok hoşuma giden resmi kapak fotoğrafı yaptığıma göre yazıya başlayabiliriz.
Öncelikle herkese merhaba bugün yeni bir inceleme yazısı ile karşınızdayım. Neden olduğunu bilmiyorum ama bu tarz yazılar yazmayı daha çok seviyorum ama tek sıkıntısı okunma sayıları sitemizdeki diğer içeriklere göre daha az oluyor. O yüzden bu tarz yazılar daha az geliyor.
Filme geçmeden önce size kısacası özet geçeyim. 2 farklı özet göreceksiniz birisi her yerde gördüğünüz değişmeyen yazı bir tanesi ise filmi izlerken aldığım notlardan mini özet. Bir süre sonra spoiler yazısı koyacağım keşke hemen ardına filmin linkini koyabilsem ama ne yazık ki onun için reklam anlaşmasına varmalıyız :)
Her Yerde Gördüğünüz İnternet Özeti:
Alışılmamış türde bir romantik komedi olan film, aşkın gerçek olduğuna inanmayan bir kadın ve ona aşık olan bir adamın hikayesini anlatıyor.
Tom Hansen, hayatından tamamen çıktığına emin olduğu zaman Summer Finn ile tanıştığı ilk günü hatırlar. Tom, kıza ilk gördüğü anda aşık olur. Hayatının geri kalan kısmını bu kızla birlikte geçirmesi gerektiğini biliyordur.
Ne var ki Summer ne aşka ne ilişkilere inanmamaktadır. Buna rağmen aralarında arkadaşlıktan öte farklı bir ilişki başlar. Birlikte geçirecekleri günler sıradışı, eğlenceli ve komik bir hikayeye tanıklık edecektir.
İlk defa Sundance Film Festivali’nde gösterilen film, hem eleştirmenlerden hem de seyirciden tam not aldı.
Bana Göre Film: (SPOİLER)
Zannımca bu kadar tutmasının nedeni sadece kurgusu değil. Beyaz perde aracılığıyla izleyiciye hayaller kakalamak ve vıcık vıcık aşk yalanları anlatmak yerine herkesin yaşadığı, yaşayabileceği gerçeklikte bir hikayeyi doyurucu bir üslupla anlatıyor. Bu riske giren her film gibi o yüzden şahane, o yüzden dikkat çekici.
Hayatı paylaşabilen ve bunu eğlenceli kılan iki insanın aşk olmadığı için kavuşamadığını anlatan film.
bana saçma geliyor, bir ilişki yaşayabilmek sevmek için gerekli olan şeylerin hepsi mevcut, mutluluğu ve kederi paylaşmak, birlikte eğlenebilmek, hayattan zevk almak bunlarda uyumluysan zevk alıyorsan daha ne olmalı ki birini sevebilmek için.
Bir aşkın hissettirdiği mutluluğu ve huzuru, aynı zamanda da o aşkın yarattığı hüznü ve karamsarlığı aynı anda izleyebileceğiniz, izlerken de hem aynı büyüklükte bir aşk yaşamak hem de ondan uzak olmak isteyeceğiniz filmdir. İki şirin oyuncunun sadece şirinlikleriyle değil oyunculuklarıyla da bu aşkı izleyenlere başarıyla aktarmaları, filmin sevilme nedenlerinin başındadır. Belli bir kronolojiye bağlı kalmadan Tom’un, Summer’a olan aşkının 500 gününü anlatan film, Alain de Botton kitapları tadındadır aynı zamanda. ben filmi izlerken yazarın çok sevdiğim “aşk üzerine” kitabına benzetmiştim. Filmde de kahramanımızın en sevdiği kitabın Botton’ın “mutluluğun mimarisi” kitabı olması ayrıca sevindirmiştir.
O Expectations vs Reality kısmını bir aralar bol bol yaşıyordum hayal dünyamda, tek bir farkla ama Reality kısmı baştan sona boş bir şekilde.
Patron Tom’u odaya çağırdıktan sonra ona en iyi elemanlarından birisi olduğunu, biraz toparlanması gerektiğini söylüyor. sonrasında da ‘biraz kafa iznine çık, kendini iyi hissedince aramıza’ dön denmesi beklenirken, ”Şu an ruh halin bence cenaze gibi şeylere yatkın. onların kartlarını yaz.” diyor. Kapitalizmin güzel bir tanımına şahit oluyoruz.
Olay çıkartacak bir durum yok.. Tom gibi hepimizin bir Autumn’u olacak..
Şu anda yazıyı tekrardan okuduktan sonra tekrardan anladım çok iyimser konuşmuşum. Umarım herkes kendi Summer veya Autumn’unu bulur.
Yazıyı okunan herkese çok teşekkür ediyorum. Olumlu veya olumsuz yorumlarınız veya önerileriniz olursa eğer https://twitter.com/0Muhammeet Twitter’dan ulaşabilirsiniz.
