Her turnuvada bazı güzel ve beklenmeyen hikayeler olur, bu hikayeler bize bu güzel oyunu niçin sevdiğimizi yeniden hatırlatır. Son yıllara baktığımız zaman, WC 2018’de Hırvatlar, EURO 2016’da Galliler ve İzlandalılar bize bu heyecanı yaşatan takımlardı. Ancak EURO 2020’de bu hikayelerden biraz fazla var ve bu hikayelerin hepsi övgüyü hak eden hikayeler, biz de bu hikayelerden elimizden geldiğince size bahsetmeye çalışacağız. Bu yazımızdaki “Peri Masalı” ise Alplerden geliyor.
Turnuva Öncesi
Bu hikayeyi anlamak için İsviçre milli takımının turnuva performanslarına ve turnuva öncesi onlardan ne beklendiğine bakmamız lazım. İlkinden başlayacak olursak, İsviçreliler turnuvalarda baya tutuk bir takım, en büyük turnuva başarıları (EURO 2020’yi dışarıda tutuyorum) ev sahibi oldukları 1954 Dünya Kupası’nda çeyrek final ve 2006 Dünya Kupası’nda gol yemeden gruptan çıkıp ve yine gol yemeden son 16’da futbolcu Shevchenko’nun Ukraynasına penaltılarda elenmeleri idi. Turnuvaya gelmeden önce, kimse onlardan büyük bir şey beklemiyordu. Eleme gruplarını lider bitirerek gelen İsviçreliler tecrübeli fakat yetersizlikleri olan bir kadroya sahipti. Hücumdaki yetersizlikleri ve forvet oyuncularının maç eksiklikleriyle (başta Shaqiri) onların çok zor bir grup olan A grubunda zorlanacakları su götürmez bir gerçekti.
Nitekim de öyle oldu, A grubunun ağa babası İtalya’yı çıkarırsak geriye kalan 1 veya 2 son 16 bileti için yarışacak 3 takım kalıyordu, Galler, Türkiye ve İsviçre. Son turnuvanın “Peri Masalı” Galler, bu turnuvaya oldukça vasat bir kadroyla geliyordu, herkes onların bu grupta yaşayamayacağını düşünüyordu ama yine de kadrosunda Bale ve Ramsey gibi iki süperstara sahiptiler ve güçlü fizikleriyle kolay lokma olmayacaklarını gösteriyorlardı. Türkler ise bu turnuvaya çok büyük bir beklentiyle geldiler, sadece Türkler değil yabancı basın da Türkiyeyi turnuvanın sürpriz takımı olarak gösteriyordu. Kadrosunda Lille’de şampiyon olmuş istim üzerinde Burak Yılmaz, Leicester City’den Çağlar Söyüncü ve Milan’dan Hakan Çalhanoğlu ile genç ve dinamik kadroya sahiplerdi ve çok büyük beklentinin içindelerdi.
Grup Aşaması
Şampiyonanın açılış maçında İtalya, Türkiye’yi 3-0 ile geçti ve sürprize mahal vermedi. Grubun ikinci maçında ise İsviçre ile Galler Bakü’de karşılaştı. Maç dengeli başladı, ilk yarım saat itibariyle temposuz bir maç geçti. 30. dakikadan sonra İsviçre kontrolü eline aldı, pozisyonlar buldu. Özellikle Embolo ve Seferović ile pozisyonlara giren İsviçre aradığı golü 49. dakikada Breel Embolo ile buldu. Golden sonra Galler topla oynamaya başladı, özellikle Moore ile pozisyonlar buldu. Bu baskıyı kontra-ataklarla kırmaya çalışan İsviçre, 2-0’ı yakalayacak pozisyonları değerlendiremedi. 74’te Moore, İsviçre’ye cevap verdi 1-1. Skor eşitlendikten sonra İsviçre oyunun tek hakimi oldu, pozisyonlara girdi. 89’da Mario Gavranović VAR’dan döndü ve maç berabere bitti.
İkinci maçta ise İtalya, İsviçre’nin ,tabiri caizse, elini kolunu bağladı, yaşama şansı bulamayan İsviçreliler yine de Zuber ile Donnarumma’yı ekrana çıkartmayı başardılar. 26 ve 52’de Manuel Locatelli ve 89’da Ciro İmmobile’nin golleri ile maçı İtalya 3-0 kazandı. Grubun diğer maçında Galler, Türkiye’yi 2-0 yenerek son 16’ya kendisini attı.
Son maçlara girilirken İtalya 6 puan ile lider, Galler 4 puan ile ikinci, İsviçre 1 puan ile üçüncü, Türkiye ise puansızdı. Turnuvanın hayal kırıklığı Türkiye ile son 16 için savaşan İsviçre Bakü’de karşılaştı. Maça Seferović’in golü ile başlayan İsviçre, rahat götürdüğü maçı Shaqiri’nin 2 golü ile 3-1 kazandı ve kendini son nefeste son 16’ya attı.
Son 16 Turu
Son 16’da belki de kağıt üzerinde en zor takımı çeken İsviçreliler, Fransa karşısında yine turnuvanın başındaki gibi beklentileri yoktu, onlar sadece takımlarının onları gururlandırmasını istediler. Ve istediklerini aldılar.
Fransa ile İsviçre 28 Haziran’da Bükreş’te karşı karşıya geldi. Maça her iki takımda kontrollü başladı, ancak beklenmeyen gol işleri değiştirecekti. Seferović dakika 15’de İsviçre’yi 1-0 öne geçirdi. İsviçre, Fransa baskısına muazzam karşılık verdi, Fransa neredeyse ilk yarıda neredeyse pozisyon bulamadı. Maçın ilk yarısı 1-0 İsviçre üstünlüğü ile sonuçlandı. İkinci yarıya Fransa pozisyonlar ile başladı, İsviçre kontra-ataklarla fırsatlar yakalamaya çalışıyordu. Nitekim İsviçre yakaladığı ilk kontra-atakta fırsatı buldu ve penaltı kazandı. Topun başına geçen Ricardo Rodriguez, Lloris’i geçemedi ve 2-0 yapma şansını kaçırdı. Penaltıdan sonraki 9 dakikada 2 gol bulan Fransa, oyunu tamamen ele geçirdi. 75’te Paul Pogba muazzam bir gol attı ve o an için herkesin kafasında maçın skorunu tayin etti, 3-1.
Geri Dönüş
Pogba’nın şık golünden sonra herkes maçın bittiğini düşündü, İsviçreliler hariç. 75’den sonra muazzam bir İsviçre performansı gördük. 81’de Seferović ilk golün kopyasını ters kaleye attı, 3-2. Galler maçında VAR’dan dönen Gavranović, bu sefer topu ağlara gönderdi, 3-3. Coman’ın füzesi direkte patladı, futbol tanrıları İsviçre’ye el uzattı. Muazzam bir geri dönüşe sahne olan maç uzatmalara gitti.
Uzatmalarda iki takımda kontrol oyunu oynadı, maç berabere sonuçlandı. Penaltılar ise apayrı bir dramaya sahne oldu. Her iki takımda ilk 4 penaltısını gole çevirdi. İsviçre’nin 5. penaltısını Admir Mehmedi gole çevirdi, 5-4. Son penaltı için topun başına Fransız yıldız Kylian Mbappe geçti, Mbappe kaleci Sommer’in sağına doğru vurdu, muazzam bir maç oynayan Yann Sommer penaltıyı kurtararak İsviçre’yi çeyrek finale çıkardı. Birkaç saniyelik VAR incelemesi İsviçrelileri bir an için korkutsa da, kurtarış geçerliydi ve İsviçre çeyrek finaldeydi.
Çeyrek Final
Muazzam bir takım ruhu, muazzam bir aidiyet ve muazzam bir mücadele örneği ile İsviçreliler kendilerini çeyrek finale attı. Biraz önce bahsettiğim, İsviçreliler beklediği ve istediği gururu hissetmişlerdi. Bu takım onlarındı ve kolay kolay pes etmeyeceklerdi. Çeyrek finalde rakip, bu turnuvanın net favorisi olmasa da, kadrolarında süperstarlar olmasa da, Luis Enrique önderliğinde enteresan bir takım olan İspanyaydı.
Maç St.Petersburg’daki Krestovskiy Stadyumunda oynandı. Maça talihsiz bir gol yiyerek başlayan İsviçreliler, henüz 8. dakikada geriye düşmüştü. Üstüne üstlük 23. dakikada Breel Embolo’yu kaybeden İsviçreliler, moral olarak çökmüştü. Ama biliyorduk ki bu takım pes etmeyi bilmiyordu.
İkinci yarı takımın tecrübeli isimleri Xhaka, Shaqiri takımlarını pozisyonlara sokmaya çalıştı, Zakaria ile 56’da gole çok yaklaşan İsviçre golü bulamadı, 64’te ise Zuber ile tekrardan gole yaklaşan İsviçre, aradığı golü bir hata ile buldu. İspanya savunmasında Laporte ile Pau Torres arasındaki anlaşmazlık; topu Freuler’e kazandırdı, Freuler, Shaqiri’yi gördü, Shaqiri golü yerden boş kaleye yuvarladı, 1-1.
İsviçreliler tekrardan maça dönmüş, ortak olmuştu. Ancak, golün asistini yapan Remo Freuler 77’de takımını 10 kişi bıraktı. Bu dakikadan sonra İspanyollar öylesine boğdu ki, İsviçre yarı sahasından çıkamadı. İspanya 90 dakikada golü bulamadı ve maç uzadı.
Uzatmalar deyim yerindeyse 30 dakikalık bir cehennemdi İsviçreliler için. Sommer muazzam bir oyun ortaya koydu, dünyaları çıkardı. İsviçre bu cehennemden Sommer önderliğinde çıkmıştı. Geçen turdaki penaltı zaferinin ardından tekrardan penaltılara gidildi. İsviçrelilerin kafasında yarı final rüyaları vardı.
İlk penaltılarda Busquets direğe vurdu, Gavranović golü kaydetti, 1-0. İkinci penaltılarda Olmo golü attı, Schar kaçırdı, 1-1. Üçüncü penaltılarda Rodri ve Akanji kaçırdı. Dördüncü penaltılarda ise Vargas kaçırdı, Moreno attı, 2-1. Son penaltılarda ise Oyarzabal golü attı ve bu masalı sonlandırdı.
Masalın sonu
Her güzel şeyin sonu olduğu gibi bu hikayenin sonu da böyle geldi. EURO 2020’den yıllar sonra bahsederken İsviçre milli takımından bahsedeceğiz, bu beklentisiz takım bize yıllarca konuşulacak malzeme verdi. Onları, Xhaka’nın Petković’e koşuşu, Sommer’in kurtarışları ve takım halinde sevinçleri ile hatırlayacağız.
Mücadelesinden rakip kim olursa olsun taviz vermeyen bu takım gönüllerimizi fetheden bu takım şüphesiz turnuvanın başlıklarından biri oldu. İkinci bölümümüzde görüşmek üzere..