Birinin değerini, onunla birlikteyken ve vakit geçirirken değil onsuzken ne halde olduğunuzu gördüğünüzde anlarsınız. Bu birliktelik son sözler söylenmeden ve veda edilemeden sonlanırsa ise bunun adı ‘’Yarım Kalmışlık’’ olur. Hayatın bizlere öğrettiği gerçeklerden biri de bu değil midir zaten? ‘’Her güzel şeyin elbet bir sonu olduğu.’’ Bazen vaktin yaklaştığını anlayıp duygu yoğunluklarını fazlaca hissedersiniz, bazen ise zamanın farkına varamadan o kişi parmaklarınızın ucundan kayıp gider. Ne kadar hazır olursanız olun, ayrılıkların acı olduğu gerçeği değişmez, değiştiremezsiniz. Bugün sizlere anlatacağım hikaye, tam da yukarıda konuştuğumuz üzere yarım kalmışlığı merkezine alan hikayelerden biri.
Red Bull günlerini İdolü Micheal Schumacher’in yolundan gitmek istediği için sonlandıran Sebastian Vettel, Ferrari yolculuğu son bulduğunda bu sporun belki de en sevilen adamı olmayı başaracaktı. 4 dünya şampiyonu pilot, Ferrari’de şampiyonluk kazanamamış olsa dahi spor tarihinde başarılması en zor şeylerden birini başardı; Red Bull günlerinde topladığı nefreti Ferrari’den ayrıldığında sevgiye ve duygusal bağa dönüştürdü.
Sebastian Vettel’in kariyeri, 2013 yılında İdolü ve en yakın dostlarından biri olan Micheal Schumacher’in yaşadığı trajik kayak kazasından sonra düşüşe geçti. Hal böyle olunca bu düşüşü, mentor eksikliğine bağlamak fazlasıyla mümkün. 2015 yılında kırmızılar ile imzalayan Seb, ancak 2017 yılında şampiyonluk mücadelesine ortak olabilecek bir araca oturabildi. Sezona 6 yarışta üç galibiyet ile başlayan Vettel, uzak doğu yarışlarında şampiyonluk yarışından koptu. Singapur’da yaşadığı start kazası, sırf koltukta o oturduğu için, Vettel’e pahalıya patladı. Gazeteciler ve yorumculardan belki de hiç haketmediği sözler işitti. Bomba gibi başladığı sezonda, şampiyonluğu 46 puan farkla ezeli rakibi Lewis Hamilton’a kaptırdı.
2018 Sezonu da 2017’den pek farklı değildi. Sezonun ikinci yarısında düşen performans grafiği, lider olarak başladığı Almanya GP’de yaşadığı kaza ve Lewis Hamilton’a kaptırılan ikinci bir şampiyonluk.
İtirazı vardı Vettel’in, tıpkı Müslüm Baba’nın da söylediği gibi zalim kadere itirazı vardı. Kimin bu hayatta itirazı yok ki?
2019 Sezonu başlamadan önce Ferrari cephesinden radikal bir değişiklik gördük. Kırmızılar, buz adam Kimi Raikkonen’in yerine risk alarak henüz 22 yaşına yeni basmış olan Charles Leclerc ile anlaştı. Kırmızıların DNA’sına uymayan bu değişiklik, Ferrari’nin gelecek planlarını apaçık belli ediyordu. Bu hamle bir nevi Sebastian Vettel’e de bir mesaj niteliği taşıyordu. Kırmızılar, geleceğe odaklanmayı ve kısa vadeli başarılar yerine ilerleyen yıllarda apaçık hegemonya kurmak istiyorlardı.
Sebastian Vettel’in itirazı son 2 yılda da devam etti. 2019 ve 2020 yıllarında genç Charles, Vettel’e bariz bir üstünlük kurdu. Bu süreçte Mercedes hegemonyası durdurulamaz bir biçimde sürüyor, Sebastian Vettel ise aracın sürüş stiline uymadığını sık sık dile getiriyordu. Singapur 2019’da Ferrari ile son galibiyetini, Türkiye 2020’de ise Ferrari ile son podyumunu hanesine yazdırarak belirli başlı bazı başkaldırılarda bulundu.
2020 sezonu başlamadan ise Ferrari bir radikal karar daha alarak, 2021 sezonu için Vettel ile devam etmeyeceklerini açıkladı. Kırmızıyı gerçekten sevmişti Seb. “Herkesin, aslında bir Ferrari sevdalısı olduğunun sık sık altını çiziyordu.” Ferrari’ye ne kadar uzak olursa olsun, onun kalbi kırmızı için atıyor ve içinde yarım kalan bir sevdası olduğu apaçık ortada.
Bir Yorum