FORMULA 1

Mercedes ve Toto Wolff

“Torger Christian Wolff”, ya da hepimizin bildiği adıyla “Toto Wolff”, Mercedes Amg Petronas Formula 1 takım patronu, hissedar, yatırımcı. Ancak biz bugün onun lider kişiliğini ve Mercedes ile ulaştığı başarının arkasındaki sebepleri inceleyeceğiz.

90’lar ve 00’lerin başı, Yarışçı Toto

Toto Wolff: I could have been a professional racing driver! - Racing Elite Formula 1, Motorsport, Racing

(Toto Wolff Porsche ile 2002 Oschersleben’i kazanıyor)

12 Ocak 1972’de Polonyalı bir anne ve Roman kökenli Avusturyalı bir baba tarafından dünyaya getirilen Wolff, sanatın başkenti Viyana’da dünyaya gelmiştir. Kendisinin deyimiyle motorsporlarından hiç anlamazdı.

Takvimler 1989’u gösterdiğinde ise, 17 yaşındaki Toto Wolff, birkaç arkadaşıyla Amsterdam’dan eve dönerken Nürburgring‘de durdu. Motorsporları ile hiçbir bir ilgisi yoktu, yakın arkadaşı “Philipp Peter” Formula 3’te yarışıyordu, onun yarışını izlemek güzel olurdu ve Nürburgring, Viyana yolunda mola vermek için adeta mükemmel yerdi. Kendisi bu süreci şöyle açıklıyor:

“Amsterdam’dan dönerken birkaç arkadaşla birlikte bir gece Nürburgring’de durup Philipp’in yarışını izlemeye karar verdik. Oraya vardığımızda cumartesiydi, ancak pazar günü padokta olmak hayatımı değiştirdi. Atmosferi, adrenalini görmek harikaydı – Alman Formula 3’teki sürücüler bana gladyatör gibi göründü. O günden itibaren de, motorsporları çoktan kanıma girmişti.”

Wolff, motorsporlarında 31 yıl ve altı F1 dünya şampiyonluğu sonrasında, “Dürüst olmak gerekirse, motorsporları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece İsviçre’de yaşayan ama Avusturyalı bir arkadaşımın Junior Formula serilerinde gerçekten iyi olduğunu biliyordum.” diyor.

Bu geziden kısa bir süre sonra Wolff, Osterreichring‘deki (şimdiki adı ile Red Bull Ring) Walter Lechner Yarış Okulu‘na girmek için, iki doğum günü ve bir yılbaşı hediyesini satarak para biriktirdi. İyi bir yetenek seviyesi gösteren Wolff, okul için çalışmaya ve yakındaki bir çiftlik evinde yaşamaya başladı.

Profesyonel bir yarış pilotu olma hayali hiçbir zaman gerçekleşmemiş olsa da neredeyse 20 yılı bulan yarışçılık kariyerini iki bölümde incelemek daha doğru olur.

1992-1994

(1992 Almanya Grand Prix’si, ön planda muhabirin sorularını yanıtlayan  Ayrton Senna, arkaplanda fotoğraf çeken Toto Wolff)

1992 ile 1994 arasındaki süreçte Wolff, epeyce hırsla ve nispeten az miktarda parayla mücadele etti. Neredeyse 3 sene boyunca Formula Ford serisinde yarışan Wolff, ilk günden itibaren oldukça yetenekli olduğunu gösterdi. Ancak 1994’ün ortalarında Formula 1’deki bazı tartışmaların yanında, San Marino Grand Prix’sinde Ayrton Senna ve Roland Ratzenberger’in ölümü ile birlikte, Wolff’ün ana sponsoru para akışını kesti ve dolayısıyla da Wolff, sürücülük kariyerini sonlandırdı.

Nürburgring Nordschleife

Wolff’ün iki yarışçılık kariyerini birbirine bağlayan ana bağlantılardan biri, ilk kez 1994 yılında girdiği, Nordschleife düzeninde gerçekleşen yıllık bir dayanıklılık yarışı olan Nürburgring 24 Saat‘ti. 2009’daki rekor denemesinin tohumunun ekildiği 1994 olayı ya da kendisinin deyimiyle “yaptığım en aptalca şey“.

1994 Nürburgring 24 Saat’ten önce, Wolff’ün Nordschleife hakkında pratikte hiçbir bilgisi yoktu. Testlere gidecek bütçesi de olmayınca, birkaç gün erken gelip, “halka açık pist” günlerinden birine katılmaya karar verdi. “Touristenfahrten” adı verilen bu etkinliğin amacı, turistlerin Nürburgring’i deneyimlemesi için halka açık yola çevrilmesiydi.

Yarışa hazırlanmak için havalimanında “Hertz” adlı şirketten araç kiralayan Wolff, o günü şöyle anlatıyor:

“Araba bir Opel Calibra idi ve ben onu Frankfurt Havalimanı’ndaki Hertz’den kiralamıştım. Piste vardım ve ilk iş yarışa hazırlanmaya başladım. Pist halka açıkken Opel Calibra ile en azından 50 tur atmış olmalıyım. Tam motorsikletleri geçecekken birden gazı kestiklerinde az daha onlara çarpıyordum. Gerçekten yüreğim ağzıma gelmişti. Sonra, hızla bir yokuşu inerken birden pistin ortasında bir turist otobüsü bulurdum. Kesinlikle Nordschleife’in en tehlikeli hali. Hertz’de mutlu değildi çünkü aracı geri verdiğimde dört lastiği de aşınmıştı.”

Wolff, yarış için resmi antrenmanda da bir kaza geçirdi. Ancak takımın ortak arabası, yarış sırasında kendi sınıfını birincilikle bitirdi. Bu da Wolff’ün erken yarış kariyerinin en büyük başarılarından biri oldu.

2000’ler – Kazazede Wolff

Profesyonel yarışçılık hayali sona eren Wolff, Viyana’da bir bankada çalışmaya başladı ve bankadan gelen deneyimini de kendi yatırım şirketi Marchfifteen‘i kurmak için kullandı. 2000’li yılların başında, finans dünyasındaki başarısı, yarışçılık kariyerinin ikinci bölümü için GT arabaları ile piste dönmesini sağladı.

Finans sektöründe hayatını sürdürürken bir arkadaşının davetiyle, bir tur yarışı etkinliğine giden Wolff, etkinliğin iyi geçmesinden sonra yeniden hobi olarak yarışmaya başladı.

“Sonrasında aklıma yeniden Nordschleife geldi. Nordschleife’de hala tamamlayamadığım bir şeyler vardı. Bu yüzden 2009’da yeniden 24 saatlik yarışa katılmak için hazırlanmaya başladım. Ben yarışa hazırlanırken, birisinin aklına, orada GT arabaları için tur rekoru kırmaya çalışmak gibi komik bir fikir geldi. Ben de bunun eğlenceli bir fikir olduğunu düşündüm, meydan okumaları severim.”

Wolff’ün hepimizin yakından tanıdığı arkadaşı Niki Lauda, kendisine bu fikrin “duyduğu en aptalca intihar planı” olduğunu söylese de Wolff çalışmalara başladı. O dönemki GT rekoru 07:07 ile Sabine Schmitz‘e aitti. Ancak 70’lerde yapılan ve kayıtlara geçmeyen bir rekor daha vardı. Niki Lauda‘nın 1975 Almanya Grand Prix’si sıralama turları sırasında attığı 6:58’lik tur.

Flying Ferraris' @ Flugplatz ! Niki Lauda German GP 1975… | primotipo...

(1975 Almanya Grand Prix’si, Niki Lauda)

Wolff’ün ana hedefi, 7 dakikanın altında bir tur atmaktı. Wolff, Nürburgring’de yaptığı kazada ölümden dönen Lauda’ya fikrini sorduğunda, Lauda “Neden bunu yapasın ki? Kimse Nordschleife’ın tur rekoruyla ilgilenmiyor.” şeklinde yanıt verdi. Wolff, Nordschleife’ de yarım bıraktığı şeyin bu tur olduğunu söylese de Lauda “Ne istersen onu yap, ama bence bu aptalca.” diyerek konuyla ilgili nihai görüşünü belirtti.

Lauda’nın uyarısına rağmen, Wolff, bir Nordschleife rekortmeni olma fikrine karşı koyamadı ve 2009 yılının Nisan ayında, güneşli bir günde adını tarih kitaplarına yazdırmak için piste geldi.

Turu atacağı arabası Porsche 997 RSR ile piste çıkmıştı Wolff.

“Harika bir arabamız vardı – steroid kullanan GT3 Porsche’lerden biri – piste gittik ve yola çıkar çıkmaz bu çılgın arabayı Nordschleife’da sürmenin mükemmel olacağını biliyordum.” diye hatırlıyor Wolff.

Wolff piste yeniden alıştıkça tur süreleri azalmaya başladı. Ancak pist koşulları umduğu kadar iyi olsa da arabanın arkasında bir sorun varmış gibi hissetti.

“Daha hızlı turlar atmaya başladığımızda aracın arkada dengeli olmadığını hissettim. Arka süspansiyonla ilgili bir sorunum varmış gibi hissettiğim ve araç çok fazla gidiyormuş gibi hissettirdiği için sorunu çözmeye çalıştık. Sorun arkadan savrulma değildi. Ama araba düz gitmiyormuş gibi hissettiriyordu. Her şeyi kontrol ettik ve hiçbir şey bulamadık. Sonra aracı tamamen çalıştırmadan ve rekoru denemeden önce bir test turu yaptık ve test turu 7:03 oldu.

7:03, bir GT arabası için yeni bir tur rekoruydu ve Lauda’nın F1 rekorunun sadece beş saniye gerisindeydi. Şimdiye kadarki en hızlı turlarla Wolff, aracın yol tutuşu hâlâ doğru olmasa da, yedi dakikanın altına düşmeyi başarabileceğini gösterdi.

Testler bitip asıl turlar atılacağı sırada, arka taraftaki sorunlar çözülmese de piste çıkan Wolff, durumu Hala araçta bir sorun varmış gibi garip hissediyordum. Ama testler iyiydi ve geriye sadece bir tur kalmıştı. Arabaya da alıştığımı düşünerek ‘hadi yapalım şunu‘ dedik.” şeklinde anlatıyor.

Wolff: Nordschleife record attempt 'not my best idea'

(Nordschleife asıl rekor deneme turunda Toto Wolff)

Yapılan onca testten sonra aşınan lastiklerle birlikte tur sırasınca da sorunlar yaşayan Wolff, pistin en zorlu virajlarından biri olan Fuchsröhre’de (Foxhole) sağ arka lastiğinin patlamasıyla, 286 km/s hızla bariyerlere girdi. Kendisi kazayı şu şekilde anlatıyor:

“Turun başında, ilk virajlardan birinde onboard’a bakarsanız, arkada büyük bir kırılma var. Bunun garip hissettirdiğini düşünsem de zorlamaya devam ettim. Turun yaklaşık birinci dakikasındayken, son denememden 5 saniye daha hızlı olduğumu görebiliyordum, bu yüzden süre hedefi olarak 6:40’ı seçmiştik – ki bu çok hızlı!

O zamanlar en zorlu, en korkunç virajlardan biri olan Fuchsröhre’deki g-kuvvetine doğru gidiyordum. Günümüz arabalarındaki yere basma gücü, kısıtlayıcılar ve benzeri sistemlerle, viraj, hiç şüphesiz tam gaz ile 260 km/s hızda alınabiliyor. Ancak ben o zamanlar tam gaz dönemiyordum çünkü arabam tam gazla giderken 290 km/s hızla gidiyordu.

Test turlarında tam gaz gidemedim ancak bu sefer tam gaz gidecektim ve kararlıydım. Virajın ilk anından itibaren ayağımı gazdan çekmediğimi görebilirsiniz. Ancak tam apexte iken sağ arka lastik gitti. Her şey çok hızlı oldu. Ancak tam bariyere çarptığım anda hızın 289 km/s olduğunu hatırlıyorum. Ki bu da bariyere çarpmak için inanılmaz bir hız.

Kendi kendime ‘Bu da ne?’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sonrasında ise hiçbir şey düşünmedim. Sadece pistte kalmayı ve bariyerlerden aşağı uçmamayı umdum. Aracın durması epey uzun zaman aldı. Ters mi yoksa tekerleklerin üstünde mi durduğunu anlayamamıştım ama durması bile içimi rahatlatmıştı.

Sonrasında videoda kemerimi söktüğümü ve bariyerlerin üstünden atladığımı görebilirsiniz, ancak bunların hiçbirini hatırlamıyorum. Sıfır. Sadece bariyerin diğer tarafındaki insanlar bana karşılaştıkları şey anlattılar – kokpit kamerası hariç bütün kameralar ise ilk çarpışmayla birlikte paramparça olmuşlardı”

Wolff, "Fuchsröhre" ile 268 km/s hızla havalandı

(Kaza sonrası Toto Wolff’ün aracı)

Toto Wolff, 1976’da Lauda’ya son tetkiklerin yapıldığı Adenau’daki hastaneye götürüldü ve ambulansa binerken bir tür aydınlanma yaşadı.

“Bu, muhtemelen bu tarz şeyleri yapmayı bırakmam gerektiğini fark ettiğim zamandı, çünkü bacaklarımı biraz hissetmek için bile mücadele ediyordum ve büyük bir beyin sarsıntısı geçirdim. Adenau’da beni MR’a soktular ve hemşirelere ‘Omurgam iyi mi?‘ diye sordum. Hemşire ‘Size söylemeye yetkim yok’ dedi, bu yüzden doktorun gelip omurgamın iyi olduğunu söylemesini bekledim. Hayatımda geçirdiğim en kötü 15 dakika buydu.”

Wolff’e, ağır beyin sarsıntısı teşhisi kondu. Yırtılan koku alma sinirlerinin yeniden bağlanmasını beklerken, altı ay boyunca tat ve koku alma duyusunu kaybetti. Ayrıca bir süre yatağa bağlı yaşadı. “Sarhoş gibiydim ve sürekli başım dönüyordu.”. Bu yüzden yaklaşık bir ay boyunca yatakta oturarak uyumak zorunda kaldı.

Wolff sonunda tamamen iyileşti ve belki de, uzun vadeli sağlığı için en önemli kararı verdi, Nürburgring takıntısından kurtuldu.

“İyiydim, ama artık Nordschleife’a dönmemeye karar verdim. Bu pisti seviyorum ve hiçbir şeyden pişman değilim, ama sonra daha önce rekor denemesinin aptalca olduğunu söyleyen Niki ile tekrar konuştum, geri döndüğümde ve yemek yediğimizde, bana sadece ‘Ben demiştim‘ dedi. Demek benim Nordschleife deneyimim buydu.

Her şerde bir hayır var derler. Kazadan dolayı hissedarı olduğu “HWA AG” takımından, arayıp geçmiş olsun deme görevi, gelecekteki eşi Susie Stoddart’a düştü.

“Susie beni aradı ve ‘iyi misin? Kaza mı geçirdin?’ dedi. Ve bu bizim aşkımızın başlangıcıydı.

HWA AG takımı aynı zamanda Wolff’ün, Mercedes ile ilişkisini de başlatan takım oldu. HWA AG’nin görevi, Mercedes-Benz otomobillerini, DTM (Alman Binek Araç Şampiyonası) için geliştirmek ve yarıştırmaktı.

Toto ve Formula 1

Williams shareholder Toto Wolff becomes executive director - BBC Sport

(2009 yılında Williams ve Toto Wolff)

Toto’nun F1 ile ilk içli dışlı olması 2009 yılına dayanıyor. 2009 yılında “Williams F1 Takımı”‘ndan hisse alarak takımın yönetim kuruluna girdi. Takvimler 2012’yi gösterdiğinde ise Toto, çoktan yönetim kurulunda İcra Müdürü makamına yükselmişti. 2012 İspanya Grand Prix’sinde, Pastor Maldonado ile 8 yıl aradan sonra ilk galibiyetini alan Williams, bunun da büyük kısmını Toto’ya borçlu.

It's a 2014 Formula One championship or bust for Mercedes chief Toto Wolff

(Toto Wolff, 2014)

Bir yıldan kısa bir süre sonra, Daimler AG Yönetim Kurulu tarafından, Formula 1 performanslarını analiz etmek için çağırılan Toto, sonrasında gösterdiği başarı ile Mercedes F1 Takımının Yönetici Ortağı olarak atandı. Takımın %30 hissesi Toto’ya verilirken, 2013 yılının sonunda “Ross Brown“‘ın ayrılmasıyla teknik patronluk koltuğu da Toto’ya verildi.

Gerisini ise tarih yazdı biz okuduk. Üst üste 8 takımlar şampiyonluğu, 7 pilotlar şampiyonluğu kazanan Mercedes ekibi, bunun da büyük kısmını Toto Wolff’e borçlu. Peki bu imparatorluğun mimarı Wolff’ün sırrı neydi?

Yönetim Biçimi 

Toto Wolff’ün en büyük prensibi ekip çalışmasıydı. Bir başarı kazanıldığında, bütün ekip kazanmıştı. Bir hata yapıldığında, bütün ekip yapmıştı. Takımda bir hata yapıldığında, hata yapan kişiye veya hataya odaklanmak yerine, direkt çözüme odaklanılıyordu.

Rakibini Tanı

Toto Wolff, Mercedes bünyesinde çalışan temizlikçiden başmühendise kadar herkese, görebilecekleri bir yere rakip takımda kendileriyle aynı mevkide çalışan kişilerin fotoğraflarını koymalarını söylüyordu. Rakibini tanımak, hep ondan bir adım önde olmaya çalışmak için anahtar noktalardan biriydi Wolff’e göre.

İlgi, Şefkat, Aile Ortamı

Mercedes’te çalışan herkes, çalışma ortamlarının çok iyi olduğunu, daha önce çalıştıkları hiçbir takıma benzemediğini söylüyor. Mercedes takımı bütün çalışanlarına ayrı yatak, yorgan, yastık kılıfı gibi şeyleri kendisi taşıyor, bütün pit ekibi ve mühendisler, kendilerine özel karavanlarda kalıyorlar. Çalışanlar hazır kahve içmiyor, taze çekilmiş kahve içiyordu. Bu gibi ufak detaylar çalışanları motive ediyor ve daha iyi bir çalışma ortamı sağlıyor.

Toto Wolff Net Worth 2022 - His Wealth Will Surprise You! - Techie + Gamers

(Toto Wolff ve eşi Susie Wolff)

Toto Wolff için de en önemli şey bu, ufak detaylar. Ufak detaylara önem vermesi ve çalışanlarını önemsemesi takımın içindeki azmi güçlendiriyor, bu da daha çok başarıya yol açıyor.

Toto Wolff iyi bir yatırımcı. Ama ondan da iyi olduğu bir şey var ki, o da yöneticilik. Adeta bir yönetim dahisi. Kafasının içinden geçen şeyleri ancak kendisi bilebilir ve ancak Toto Wolff bu kadar iyi uygulayabillirdi. Uyguladı da. “Mühim olan şampiyon olmak, bütün yarışları kazanmak, bütün puanları toplamak değil. Her zaman elinden geleni yapmak ve elindekinden maksimum verim almak. Şampiyonluğa açılan kapının anahtarı da işte bu. Bu anahtarın sahibi ise tartışmasız Toto Wolff.”

Sonuç olarak sayılamayacak kadar başarı ve tarih kitaplarında kendilerine özel bir bölüm edinen Wolff, Mercedes denince de akla gelen ilk isim oldu.

Anıl Ünal

Selamlar, ben Anıl Ünal. Sıcaklardan eridiğimiz bir ağustos sabahında doğmuşum. Birkaç şehir değiştirsem de şuan Mersin'de yaşamaktayım. Motorsporlarına, müziğe ve genel olarak baya bi' şeye ilgim var. İlgimi çeken şeyleri ilginenen insanlara anlatmayı da seviyorum. Burası da yazıları paylaştığım biricik yer. Instagram'da @anilrauber adresinden bana ulaşabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu