1973 yılında henüz 5-6 yaşında bir çocukken zorla ya da istemeyerek oturtulduğu karting aracının koltuğundan 2 F1 şampiyonluğuna uzanan bir Finlandiyalı. Çoğu otoriteye göre orijinal “Buz Adam”. Evet bahsettiğim kişi Mika Häkkinen.
Mika 1973 te oturduğu koltuktan 1987’de kalktığında elinde 5 şampiyonluk kupası vardı. Bu o döneme kadar eşi olmayan bir başarıydı. Bu hızlı sarışın Formula Ford 1600’e geçtiği ilk sezonda 9 galibiyet ile üst klasmandaki ilk şampiyonluğunu göğüslemişti.
Mika Häkkinen’in bu başarıları Formula Lotus ve Britanya Formula 3’teki şampiyonluklar ile devam etmiştir. Şimdi biz gelelim rekabetin diğer yüzüne. Schumacher evinin garajında babasının yaptığı bir aracın koltuğunda tanışır bu sporla. Devamı ise kuzeydeki hikaye ile benzerdir.
Alman yasalarından dolayı yaş sınırına takılan Michael 12 yaşında Lüksemburg üstünden aldığı lisansıyla kariyerine başlar. Çok uzun bir zaman sürmeden yeteneği, saf hızı ve diğer yetenekleri ile öne çıkar. 1990 yılında Formula 3 Almanya’daki şampiyonluktan sonra nihayet 1991 yılındayız. 1991 Mika Lotus ile Michael ise Jordan ile F1’e ilk adımlarını atmışlardır. Adı ister şans olsun isterse başka bir şey Mika için işler iyi gitmez. Sezon sonundaysa beklenmedik bir şekilde bu gidişata son verecek olay gerçekleşir. Andretti uyum sorunları nedeniyle F1’den ayrılır.
Mika sezonun bitimine 3 yarış kala Mclaren de bir koltuk kapmayı başarmıştır. Takım arkadaşıysa Ayrton Senna olmuştur. Kariyerinin ilk podyumuna bu 3 yarıştan 2. sinde ulaşmıştır Mika ve onun için işler eskiye kıyasla tıkırına girmiştir diyebiliriz.
Bu dönemler Mika ve Schumacher’in arasında dişe dokunur bir rekabet göze çarpmıyordu. Mika üst sıraları zorlayan bir pilotken Michael yavaş yavaş F1’in odak noktası haline gelecekti. Tabi bunun olmasının sebebi bambaşka bir yazıya konu olacak olan Senna’nın aramızdan ayrılmasıydı. Prost’un da emekliliğiyle beraber ‘Senna’ya rakip kim olacak?’ sorusu yerini bu üzücü hadiseden sonra ‘veliaht kim olacak?’ sorusuna bırakmıştı. O sezon Michael, Damon Hill’in 1 puan önünde 96 puan toplayarak ilk F1 şampiyonluğunu ilan etmişti.
Sonraki sezonda Benetton ve Schumi duble yapıyorken McLaren ve Mika sezonu orta sırada kapatmıştı. 96 sezonuna geldiğimizde Michael ve ekibi astronomik rakamlarla Ferrari’ye imza atmıştı. Ferrari o dönem şampiyonlukların takımı değildi. 96’da Hill, 97’de ise Villeneuve ipi göğüsledi. Dişe diş rekabetin zamanı geldi. 4 yıl sürecek olan rekabetlerinin, sayılar ve istatistik bakımından, galibi her türlü Michael bunu söyleyip geçebiliriz ancak bir önceki dönem Senna – Prost rekabetinin yokluğuyla açılan bu boşluğu doldurması bana sorulursa bu durumu çok özel kılıyor.
Mika ve Michael her ne kadar rakip olsalar da birbirlerine karşı duydukları büyük saygıyı rekabet ettikleri her yarışta görebilirsiniz. Tabii ki amansız savunmalar. Gözü kara ataklar sayısız ve sonu gelmeyecek gibi görünse de ne yaptığını bilen ve anı yaşayanlar onlardı.
Size bunu şununla örnekleyebilirim, 2000 yılında İtalya GP sonrası podyum 1- Michael 2- Mika 3- Ralf şeklindeydi. Michael bu yarışta Senna’nın 41 galibiyetlik rekorunu egale etmişti. Basın toplantısında ilk soru doğal olarak Michael’a sorulunca göz yaşlarına engel olamamıştı. Michael ağlamaya başladığında kameralar Mikaya dönüyor. Her zaman soğukkanlılığıyla bilinen 40 saniye önde götürdüğü yarışı kaybettiğinde bile tepki vermemiş o adam. Önce ara vermeyi teklif ediyor sonra sözü Ralf’e bırakıyor çünkü Michael’i anlıyor. Hem de rekabetin başından beri.
Adettendir, 4 senelik bu rekabetin sonuçlarını da söyleyelim. 98 ve 99 sezonlarında Mika, 2000 ve 2001 sezonlarında ise Michael rekabetten galip çıkmıştır. Bu rekabet sırasında doğan birçok “dünyanın en güzel geçişi” birçok “dünyanın en sert savunması” gibi durumlara şahit olduk.
Peki ama hangisi gerçekten iyiydi? Bu soru hala kişiden kişiye değişir. Ancak çoğu otoriteye göre tek tur ve soğukkanlılıkta Mika rakipsizken, yarış temposu, strateji ve araç kurma konusunda Michael sınır tanımazdı. Baskı altında ikisi de kusursuz pilotlardı. Ancak Mika baskı altındayken daha az hata yapardı. Bunun sebebi ise kendisini baskı altına alan kişi her zaman Michael olurdu ve onu arkanızda tutmak için kusursuz sürmeniz gerekirdi. Kimin daha iyi olduğunu bir kenara bırakırsak birebir çekiştikleri bu yıllarda bize izlettikleri mükemmel görsel şölen, yaşattıkları heyecan tarif edilemezdi. Bunu görebilmenin büyük bir şans olduğunu sadece F1’de değil herhangi bir başka klasmanda da bu tarz bir rekabeti izlerken kıymetini bilip “Sadece keyfini çıkarmanız” dileğiyle.
https://twitter.com/Regenkonig47 Yazının orijinal sahibine linkten ulaşabilirsiniz. Kendisine tekrardan çok teşekkür ediyoruz.