Bu yazıda dünyanın en çok izlenen, en popüler, en büyük ekonomik hacmine sahip ve her oyuncunun hayalini süsleyen basketbol liginin yani NBA’nin 2000’lere kadar olan tarihine kısa bir bakışı bulabilirsiniz.
Takvim yaprakları 1945 yılının Eylül ayını gösterirken yani İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde sosyal hayat yavaş yavaş normalleşmeye başlıyor ve gözler spor etkinliklerine geri dönüyordu. O zamanlar en fazla ilgiyi ve taraftarı çeken sportif faaliyetler beyzbol, futbol ve hokeydi. O zamanlar basketbol, Amerikan taraftarları arasında çok az kökleri olan ve oldukça azınlık bir spordu. Profesyonel ligler var mıydı? Evet vardı ancak azınlıktaydı ve basketbola sosyal düzeyde çok az ilgi vardı. Basketbol, uzunca bir süre ihmal edilmişti.
O zamanlar Amerika’da başka profesyonal basketbol liginin olduğunu söylemiştik. Bu ligler: Amerikan Basketbol Ligi(ABL) ve Ulusal Basketbol Ligi(NBL). Bu iki ligden Amerika Basketbol Ligi(ABL), en uzun geleneğe sahip olanıydı; 1925’te kurulmuştu. Ulusal Basketbol Ligi ise daha iyi, daha görkemli takımlara ve oyunculara sahip olanıydı ancak daha küçük şehirlerde gelişen bir ligdi. Ve o zamanlar bu iki lig de sporseverler arasında popüler değildi.
Amerika’da sporun ihmal edilen çocuğuna olan zayıf sosyal ilgi, basketbolun taraftar toplayamamasına ve şirketlerin veya girişimcilerin diğer büyük sporlarla rekabet edebilmesi için bu spora yatırım yapmasına engel teşkil ediyordu. O sıralar basketbol, spor faaliyetleri içinde bir azınlık olarak kalacak gibi görünüyordu. Peki bu kara talihin dönmesini sağlayan şey neydi? Bu sorunun cevabı çok basit: daha çok para kazanmak!
NBA’in kökenlerini oluşturan ilk kıvılcım, basketboldan ziyade hokeyden geldi. Şöyle ki, zamanın stadyum sahibi kodaman iş insanları, hokey liginin(NHL) oynanmadığı dönemlerde büyük stadyumlarını doldurmak için bir lig oluşturma olasılığı üzerinde kendi aralarında düşündüler. NHL maçlarının olmadığı dönemde stadyumlarını doldurma fikri, bu girişimci iş insanları için önemli bir fırsat olarak göründü. NHL’den Boston Bruins‘in maçlarını oynadığı Boston Garden‘ın sahibi Walter Brown, bu iş insanlarının öncüsü oldu ve stadyumunu basketbol için kullanıma açtı. Walter’ın ardından diğer büyük iş insanları ve stadyum sahipleri de onun ardından bu girişime katıldılar. Bu insanlardan bazıları: Madison Garden’ın sahibi Ned Irish, Philadelphia Arena’nın sahibi Pat Tyrrell, Cleveland Arena’nın sahibi Al Sutphin’di.
Toplamda hokey ligi stadyumuna sahip 11 iş insanı, bir araya gelerek stadyumlarını boş bırakmamak amacıyla 1946‘da Amerika Basketbol Birliği(BAA)‘ni kurdu. Böylelikle Amerika’da ilk büyük çaplı basketbol organizasyonu doğmuş oldu ve günümüz NBA’in ilk tohumları toprağa atılmış oldu. 6 Haziran 1946‘da BAA’nın ilk versiyonunda toplam 11 takım bulunuyordu. Bu 11 takım şunlardı: Chicago Stags, Washington Capitols, Providence Steamrollers, Cleveland Rebels, Philadelphia Warriors, St. Louis Bombers, Toronto Huskies, New York Knicks, Detroit Falcons, Pittsburgh Ironmen ve Boston Celtics
Hokey ligini mümkün olduğunca yeni basketbol ligiyle daha fazla ilişkilendirmek adına stadyum sahipleri, dönemin Amerkan Hokey Ligi(AHL) başkanı Maurice Podoloff‘u BAA’nın ilk başkanı olarak seçtiler. Podoloff, aynı anda iki profesyonal spor ligine başkanlık yapan ilk kişi oldu.
BAA adıyla anılan ligin ilk şampiyonu, Philadelphia Warriors oldu. 1947-48’de Baltimore Bullets, 1948-49’da ise Minneapolis Lakers, sezonu şampiyon olarak tamamladı. 1946 yazında kurulan BAA ile yaklaşık 12 yıldır varlığını devam ettiren Ulusal Basketbol Ligi(NBL), 1949 yılnda birleşme kararı aldı ve bugün Ulusal Basketbol Birliği yani NBA ortaya çıkmış oldu. Böylece BAA ile anılan lig, sadece 3 sezon sürmüş oldu. NBL’in 12 yıllık bir serüveni olmasına rağmen NBA’in kuruluşuna BAA öncülük etti. Çünkü BAA, ülke genelinde büyük şehirlere yayılmış bir ligdi ve NBL’ya göre 3 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen daha popülerdi. Bu birleşme sonucunda büyük şehirdeki büyük takımlar ile küçük şehirlerin ‘kasaba’ takımlarının karışımıyla toplam 17 takımdan oluşan dengesiz bir lig yaratılmış oldu. Bu 17 takım şunlardı: Minneapolis Lakers, Rochester Royals, Anderson Packers, Indianapolis Olympians, New York Knicks, Syracuse Nationals, Boston Celtics, Fort Wayne Pistons, Chicago Stags, Tri-Cities Blackhawks, Washington Capitols, Sheboygan Red Skins, St. Louis Bombers, Philadelphia Warriors, Baltimore Bullets, Waterloo Hawks ve Denver Nuggets. 1950 yılında ligdeki takım sayısı 11’e düştü. 1954’te ise lig tarihinin en az takım sayısı olan 8 takım kaldı. Bu 8 takım günümüzde de hala ligde varlığını sürdüren Celtics, 76ers, Pistons, Lakers, Warriors, Kings, Knicks ve Hawks’dı.
NBA, kuruluşundan çok kısa bir süre sonra tek büyük Amerikan profesyonel basketbol ligi olarak kabul gördü. Büyümesi durdurulamaz olmuştu ve bugün de gördüğümüz gibi zaman içinde bazı iniş çıkışlarla birlikte bugüne kadar büyümesini yarıda bırakmadı. 1950’lerde ilk Afro-Amerikan oyuncularla sözleşmeler imzalanmaya başlandı ve ilk yıllara damga vuran takım, ilk 5 sezonda 4 şampiyonluk kazanan Minneapolis Lakers oldu. 1954’te oyunu hızlandırmak adına maçlardaki hücum süresi 24 saniye olarak belirlendi. 1956’da Boston Celtics‘in çaylak pivot Bill Russell‘ı kadrosuna katmasıyla NBA’in görünümü değişti. Celtics’in elinde zaten Bob Cousy gibi süperstar bir oyun kurucu vardı. Russell’ın da kadroya dahil edilmesiyle lige 13 sezonluk Celtics hanedanlığı hüküm sürdü. Bu 13 sezonda Boston Celtics, 11 şampiyonluk kazandı. 1959’da ligin semalarında süzülecek bir başka efsane Wilt Chamberlain, lige Philadelphia Warriors ile giriş yaptı ve tüm rekorları altüst etti. Bu dönemde yaşanan Wilt-Russell rekabeti, takım sporlarında gelmiş geçmiş en ünlü rekabetlerden biri olarak kabul görür. Bu rekabet, NBA’in kalitesini ve popülerliğini hızla arttırdı.
Tarihler 1967’yi gösterdiğinde NBA’in kalitesi ve popülerliğini tehlikeye sokan yeni bir lig kuruldu. Amerikan Basketbol Birliği kısa adıyla ABA, günümüz takımlarından New York Knicks, Denver Nuggets, San Antonio ve Indiana Pacers da mücadele ediyordu. Fakat varlığı sadece 9 sezon sürdü ve 1976’da NBA ile birleşti. Bu iki lig arasındaki bu rekabette Kareem Abdul-Jabbar ve Oscar Robertson gibi yıldızları bünyesine katması NBA’in üstün olmasını sağladı. Bu birleşme sonrasında ligdeki takım sayısı 22’ye çıktı. Bu birleşmeden 3 sonra 1979’da ABA’da olan ama NBA’de olmayan üç sayılık atış, oyuna dahil edildi. Bu dönemde Larry Bird ve Magic Johnson‘ın lige katılmasıyla 1960’lar Wilt-Russell rekabetinden sonra Bird-Magic eksenli oluşan Lakers-Celtics çekişmesi, ligin izlenirliliğini arttırmış dolayısıyla da ligin marka değeri zirveye tırmanmaya etmiştir. 1980’lerde oynanan 9 sezonun sonunda Lakers 5, Celtics ise 3 şampiyonluk kazandı. Bu dönemde bu iki takımın rekebetine üstün gelen tek takım 1982-82 şampiyonu Philadelphia 76ers oldu. Tarihler 1989’u gösterdiğinde ligdeki takım sayısı 27’ye yükseldi.1980’lerde Celtics-Lakers rekabeti bu ligi zirveye çıkardı ama NBA’in o zirveye tamamen yerleşmesini sağlayan kişi 1985’te Chicago Bulls ile bu lige giriş yaptı.
Michael Jordan‘ın lige girişiyle beraber NBA, yepyeni bir görünüme sahip oldu. 1990’larda NBA, dünya çapında büyük bir tanınma ve takip edilme seviyesine ulaştı. Bu dönemi Jordan’ın Bulls’u domine etti. Jordan ve Bulls, iki farkı dönemde üst üste 3 şampiyonluk, toplamda ise 6 kez zafere ulaştı. Bulls’un bu hanedanlığında araya girip 2 şampiyonluk elde eden takımsa Hakeem Olajuwon‘ın önderliğindeki Houston Rockets oldu. Bu iki şampiyonluğun Jordan’ın basketbola ara verdiği dönemde geldiğini de söylemek gerekir. Tabii Jordan oynamış olsa bile o iki sezonu kim şampiyon tamamlardı, bunu bilemeyiz. Ancak her halükarda Hakeem ve Houston, o şampiyonlukları hak ederek kazandı.
90’larla alakalı başka bir gelişme ise ABD dışında başka bir ülkeden takımların lige katılmasıdır. 1995’te Kanada’dan Toronto Raptors ve Vancouver Grizzlies kuruldu ve lige katıldılar. Böylece NBA’deki takım sayısı 29 oldu(Son olarakta 2004’e geldiğimizde Charlotte Bobcats kurulup lige katıldı ve NBA’deki takım sayısı 30’a çıkmış oldu) Bu dönemle alakalı bir başka detay ise 1992 Barcelona Olimpiyatları‘nda Dream Team adıyla ilk defa NBA’in profesyonel oyuncuları ABD adına mücadele etti. Başta Michael Jordan, Magic Johnson ve Larry Bird’lü Rüya Takım, her maçını farklı kazanarak Olimpiyat altınını kazandı.
Kurulduğu günden beri oyuncu bazında dışa kapalı bir tutumlar ilerleyen NBA, 90’larla beraber uluslararası oyunculara da kapısını açmaya başladı. Drazan Petrovic ve Vlade Divac gibi oyuncuların başarılı olması NBA’in dünyadaki diğer ülkeleri yakından takip etmesini ve taramasını sağladı ve büyük yeteneklerin NBA’de toplanmasının önü açıldı. 1994’te Nijeryalı Hakeem Olajuwon, MVP olurken iki de yüzük kazandı. 2002 yılında İspanyol Pau Gasol, yılın çaylağı seçildi ve de yine 2002’de Çinli Yao Ming, NBA Draftı’ın 1 numaralı oyuncusu olarak lige Houston formasıyla girdi.