
Kısacık ömrünün son 16 yılını notalara veren efsane müzisyen Yavuz Hilmi Çetin, kendisine ait tonuyla hemen her yerde belli ederdi çaldığını. Çocuk yaşlarda ilk enstrümanı olan curayla anadolu müziğine başlangıç yapıp daha sonrasında elektrogitarın sesinin vermiş olduğu hazzı yakalayıp batı müziğiyle devam etmişti. Henüz lisedeyken okul arkadaşı Ercan Saatçi ile yaptıkları ”I will cry” adlı çalışmayla dergi yarışmasını kazandı.

kimisi askercilik oynar, kimisi hırsız ve polis oynar, kimisi evcilik oyunu oynar, ben de müzisyeni oynarım şimdi.
-yavuz çetin

1990 yılında İstanbul’da müzisyen dostları Batu Mutlugil, Zafer Şanlı ve Kerim Çaplı ile cover grubu olarak anılan ”Blue Blues Band” i kurdular.

Blue Blues Band.
Hatta günümüzün başarılı müzisyenlerinden biri olan Teoman da Yavuz ile çalışma fırsatı bulmuş görüşlerini şu şekilde söylemişti;
müziğe bu kadar kendisini vermesinin en büyük sebebi bence çocukluktan beri yalnız olmuş olması
-teoman
Yavuz daha çok özgür bir adam olmayı seçmişti fakat babası onun tersine daha sert bir yapıya sahipti bu yüzden aralarında sürekli oluşan bir gerginlik söz konusuydu. Hatta Yavuz ileride çocuğuna -babasının tersine- iyi bir baba olmak için ebeveynlik ile alakalı kitaplar okuyupkendini yetiştiriyordu.
Yavuz’un bestelediği her müziği aslında içindeki düşüncelerin notalarıydı. Ne kadar kariyerinde ses getirmiş olsa da bir müddet sonra karşılığını alamadığını düşündü ve işler istediği gibi gitmemeye başladı.
Bir anda depresyona giren Çetin’in durumu ağırlaşınca hastaneye kaldırıldı. Yapılan birçok test ve tedavi sonrasında bipolar bozukluğu teşhis edildi. Ve ne yazık ki hastalığıyla yaşamayı kabullendi.